|
Merhaba, Bugün sizler için iki Ankaralı ressam ve onların sanata bakışı hakkındaki sohbetimizden kesitler hazırladık. Önce sanatçı olmak ve resim sanatı hakkında kısa bir tarihçe ile başladık. Sanatçı olmak, doğuştan gelen yetenekleri çok çalışmayla harmanlamaktır. Sanatın her alanında resim, müzik, dans, tiyatro... Her sanat dalı başarı için adanmışlık ve özveri bekler. Son postumuzu, iki değerli sanatçımızın perspektiflerinden ressam olmayı ve özellikle Ankaralı sanatseverlere ya da resme gönül vermiş sanatçı adaylarımıza pusula görevi üstlenecek şekilde paylaşmak istedik. Ankara'da ressam olmanın inceliklerini ve değerli sanatçılarımız Billur Cankut Varlı ve Nazende Yücel'in ressam olmakla ilgili görüşlerini yazımızın devamında bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz! Ressam olmanın inceliklerini öğrenmek için önce tarihçeye bir göz atalım. Osmanlı Dönemi'nde Selçuklulardan miras kalan "minyatür" tekniği oldukça popüler. Perspektif kullanılmayan ve canlı renklerle döneminde iz bırakmış şahıslarını ya da mekanlarını resmetmekte kullanılan bu teknikle yapılan resimler günümüzde de mevcut. Yağlıboya resim tekniğinin Osmanlı Sarayı'na girişi Fatih Sultan Mehmet ile gerçekleşiyor. O dönemde İtalya'da oldukça yaygın olan portre çalışmalarının Osmanlı'daki ilk örneği çağının kültür ve sanat gelişmelerini yakından takip eden Fatih Sultan Mehmet'e ait. 19.yüzyılda hız kazanan Batılılaşma hareketinin getirdiği yenikliklere adapte olunmaya başlanıyor. Bu adaptasyon sürecindeki en önemli nokta, Türk gelenekselliği bozulmadan çalışmaların ve tekniklerin Batı tarzına paralel şekilde yeniden düzenlenmesi yani kültürümüzde herhangi bir bozulma yaşanmadan eserlerimiz modernleşiyor. Batılılaşma sürecinde yağlıboya tekniği ilk kez Türk eğitim sisteminde kendine yer buluyor. Nitelikli ilk Türk ressamlarının yetiştirildiği birçok sanat okulu bu dönemde açılıyor. Figür çizmek törelere aykırı bulunduğu için ilk Türk ressamları daha çok manzara resimleri yapıyorlar ve bu nedenle Türk resmi "manzara resmi" olarak doğuyor. Özellikle 1882 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kuruluşuyla birlikte resim, heykeltıraşlık, mimarlık ve hakkaklık alanlarında sanatçıların yetişmesi için büyük bir atılım yapılıyor. Okul, döneminin sanat ve mimari alanında en önemli eğitim kurumu oluyor. Cumhuriyet Dönemi'nde Mustafa Kemal Atatürk'ün sanata verdiği değerle birlikte Sanayi-i Nefise Mektebi eğitim hayatına Güzel Sanatlar Akademisi olarak devam ediyor. Özellikle resim alanında yetiştirdiği yüzlerce başarılı isim bulunuyor. Ressam olmak için eğitimin çok önemli olduğu bir gerçek. Peki ilerleyen yaşlarda alınan eğitim, çocuk yaşlardan itibaren alınan eğitimle kıyaslandığında bir sanatçının yetişmesi konusunda büyük bir fark ortaya çıkarabilir mi? Eğitim konusunda farklı görüşler mevcut. Doğuştan gelen yetenekler ancak çok çalışmayla süslendiğinde başarılı eserler ortaya konabiliyor. Ankara'da resim konusunda başarılı bir eğitim almak için birçok seçenek bulunuyor. Çeşitli resim kursları birer alternatif olmakla birlikte okul ortamında bir eğitim almak için Güzel Sanatlar Lisesi Resim bölümü ve Hacettepe ile Gazi Üniversiteleri Güzel Sanatlar Fakülteleri Resim bölümleri bulunuyor. Bu sanat okullarına başvurmak için üniversite sınavları dışında özel yetenek sınavlarına girmeniz ve gereken barajı aşmanız gerekiyor. Ressam olmak ile ilgili bu konunun emektar isimleriyle bir araya geldik ve sizler için Ankaralı sanatçılarımızın perspektiflerinden sanatı derledik. İlk sanatçımız Nazende Yücel, Ankara Üniversitesi İşletme mezunu iki çocuk annesi bir sanat sevdalısı. Kendisinin resimle tanışması lise yıllarına dayanıyor ve o günden beri bu tutkusunu sürdürüyor. Profesyonel anlamda 4 yıldır resimle daha çok uğraşıyor. Pek çok karma sergi ve iki kişisel sergisi bulunan Nazende Yücel; "Sanat bütün olumsuzluklara rağmen inadına yaşamaktır. Sanat benim için aşktır, tutkudur, sevdadır. Sanatsız bir yaşamı düşünemiyorum" diye ekliyor. Ankara'yı sanatın başkenti olarak adlandırmasa da burada pek çok imkanın olduğunu ve diğer illerden daha elverişli bir sergi kültürü olduğunu da belirtiyor. Son olarak Nazende Yücel bizlere röportajında "hangi işi yapmak isterseniz yapın, hangi mesleği seçmek isterseniz seçin ama mutlaka sanatın bir dalıyla da uğraşın" diyerek öğütte bulunuyor. Diğer bir emektar ressamımız Billur Cankut Varlı ise röportajında bizlere kendi sanat anlayışını aktarırken özgünlüğe temel bir vurgu yapıyor. Pentür yani resimle ilgili bir şeye karar verip vazgeçmemek felsefesini benimsemiş başarılı sanatçı. Bu anlamda Vincent Van Gogh ve Pablo Picasso'nun kendisinde yarattığı etkiyi de ekliyor. Çünkü iki sanatçı da kendi özgün boyama teknikleriyle çağının ötesine geçmiş ölümsüz sanatçılardan. Biz de kendisine katılıyor ve sanatın özgün olması gerektiği konusunda Billur Hanım'a hak veriyoruz.
0 Yorumlar
Yanıt Ver. |
YazarlarLale Şenkula |